ATEİST Felsefeci ARKADAŞIMA MEKTUP

Felsefe yapıyorsun; varlık, bilgi, ahlak, güzellik, zihin, anlam, hakikat, özgürlük, nedensellik, mantık, zaman, mekân, sonsuzluk, mutlaklık… Bütün bu kavramları sorguluyorsun. Felsefe tam olarak insandaki “Aşkın gerçeği arama” eylemidir. Bu arayış nereden geliyor? Eğer insan sırf biyolojik bir varlıksa, neden sadece hayatta kalmaya odaklanmayıp varlığın anlamını, evrenin nedenini, iyinin ve kötünün kaynağını, hakikatin mutlaklığını sorguluyor?

Zihnin, somut duyuların ötesindeki soyut kavramlara yönelmesi şaşırtıcı değil mi? Sonsuzluk fikrini ele al. Bu dünyada hiçbir sonsuz deneyimlemedin, ama sonsuzluğu kavramaya, onu düşünmeye, anlamlandırmaya çalışıyorsun. Sonsuzluk fikri, sınırlı bir zihnin ürünü mü? Yoksa zihin, kendi ufkunu aşan bir kaynaktan besleniyor da ondan mı sonsuza özlem duyuyor?

Varlık sorusu: “Neden yokluk değil de varlık?” Felsefe bu temel sorudan yola çıkar. Eğer hiçbir aşkın gerçeklik yoksa, varlığın kendisi nasıl ortaya çıktı? Varlığın temelinde kör bir rastlantı savunuyorsan, bu rastlantının ürettiği muazzam düzeni, anlamlılığı, akılla kavranabilirliği nasıl açıklarsın?

Bilgi teorisinde mutlak hakikate ulaşma arzusun var. Neden zihnin mutlak doğruyu arar? Her şeyi izafi gören bir felsefe, kendi izafiliğini kanıtlamakta zorlanır. Mutlak doğrular yoksa bu iddia da mutlak olamaz. Bu paradoks bile aşkın bir kaynağın gerekliliğini fısıldamıyor mu?

Ahlak felsefesi: İyinin ve kötünün kaynağı nedir? Görece diyorsan, o zaman haksızlığın, zulmün kınanması neye dayanıyor? Eğer her şey kültürel bir uzlaşım ise, kültür değişince zulüm iyi olabilir mi? Bu akla yatkın mı? İnsan vicdanı evrensel bir yasayı yansıtıyor olamaz mı?

Estetik: Güzellik nedir? Evrimde güzellik kavramının ne işi var? Salt hayatta kalmak için mi sanat, müzik, şiir, felsefe üretiyorsun? Yoksa bunlar maddenin ötesinde bir çekim alanı, aşkın bir gerçeğe açılan pencere mi? Neden hoşlandığımız şeyler sadece biyolojik faydaya indirgenemiyor?

Özgür irade sorunu: Maddi bir belirlenim içinde özgür irade nasıl var olur? Tüm davranışlar kimyasal belirlenimse, özgürlük bir yanılsama değil mi? Oysa sorumluluk, ahlak, hukuk, sanat, her şey özgürlüğü varsayıyor. Bu özgürlük maddenin hükümranlığında nasıl filizlendi?

Nedensellik: Neden her etki bir nedene bağlı? Bu mantık ilkesi nereden geliyor? Eğer evrenin dışında aşkın bir neden yoksa, en büyük ilk neden ne oldu? Sonsuz geriye gidiş saçma değil mi? Bir ilk ilke, bir başlangıç, bir yaratıcı fikri olmadan nedenselliği nasıl temellendirirsin?

Felsefede sık sık “Mantık yasaları”ndan bahsedersin. Mantık yasaları evrensel ve değişmez mi? Maddi süreçler değişken ve göreceliyken, bu evrensel, değişmez ilkeler nereden çıkıyor? Atom altı parçacıklar kendi kendine tutarlı mantık kuralları üretebilir mi?

İnançsız bir filozof olarak belki tüm bu aşkın kavramların insan zihninin ürünü olduğunu söyleyeceksin. Ama bu zihni üreten doğa, neden zihne aşkınlık tohumları ekmiş olsun? Neden maddenin ötesine bakmak ihtiyacı duyuyoruz? Bu ortak yönelim, felsefenin hiç bitmeyen soruları, hep varlığı aşan bir gerçeği göstermez mi?

Felsefe tarihin boyunca birçok düşünür aşkın bir varlığa işaret etti. Hepsi yanılıyor muydu? Bu kadar derin, köklü, evrensel bir çaba, boş bir yanılsama mı? Belki de felsefe, insandaki ilahi kodun dışa vurumu, Yaratıcı’nın insana verdiği aklın kendi Kaynağını araması… Bunu reddettiğinde, felsefenin öz anlamını yitirmiyor musun?