ATEİST Dil Bilimci ARKADAŞIMA MEKTUP
Sen bir dil bilimcisin; dilleri, gramer yapılarını, semantiği, fonetiği, sözdizimi, anlam katmanlarını inceliyorsun. İnsan dili, sadece basit bir iletişim aracı değildir; soyut düşünceleri, metafizik kavramları, felsefi soruşturmaları, şiirsel imgeleri ifade edecek kadar zengin. Neden?

Hayvanlar da sesler çıkarır, iletişim kurar ama insan dili bambaşka: Sonsuz birleşimler, soyut kavramlar, zaman dışı söylemler, mecazlar, semboller… Dil, insanın maddi gerçekliğin ötesinde kavramlar üretebilmesini sağlar. Bu kapasite nereden geliyor?
Eğer insan beyni evrimle gelişmiş bir organ ise, neden beyinde soyutlama yeteneği bu kadar gelişmiş? Neden dil, sadece “yemek var” veya “tehlike var” gibi uyarılarla yetinmeyip, “anlam, hakikat, adalet, ruh, Allah” gibi kavramları da ifade edebiliyor? Bu kavramlar, doğrudan deneyimde olmayan, aşkın gerçeklikleri işaret ediyor.
Diller arasında yapısal farklar olsa da hepsi temel bilişsel kategorileri ifade eder: mekân, zaman, özne, nesne, eylem, niteleme… Bu temel kavramlar evrensel bir mantık altyapısına işaret eder. Rastgele evrimsel süreçler, neden böyle tutarlı, soyut, kurallı bir kodlama sistemi yaratsın?
Dil, sembol kullanma kapasitesidir. Semboller keyfi işaretlerdir ama insanlar bir topluluk içinde anlaşıp aynı sembollere aynı anlamları verir. Bu “anlaşma” bile insan zihinleri arasında ortak bir kavramsal altyapı olduğuna işaret ediyor. Bu altyapı, maddenin ötesinde bir anlam alanına açılan bir pencere değil mi?
Dil aracılığıyla dinî metinler, dualar, ilahiler ortaya çıkıyor. İnsan, dille görünmeyeni tasavvur ediyor, kutsal metinler yazıyor, vahiy iddialarını aktarıyor. Bu aşkın kavramların dile aktarılması dilin maddi dünya ötesi işlevinin kanıtı değil mi?

Ateist bir dil bilimci olarak dilin evrimsel kökenlerini araştırdığında, hangi mekanizma bu soyutlama seviyesini geliştirdi? Örneğin matematiksel kavramlar, mantıksal çıkarımlar, felsefi argümanlar sadece dil sayesinde aktarılır. Bu kadar soyut bir fonksiyon, sırf hayatta kalma avantajıyla mı açıklar?
Çocuklar dili doğuştan bir yatkınlıkla öğrenir. Evrensel dilbilgisi kavramı bile gündeme gelir. Evrensel dilbilgisi, insanda dil yetisinin genetik temelli bir altyapısı olduğunu söyler. Bu genetik altyapı, neden soyut anlam taşıyan semboller oluşturma kapasitesiyle donatılmış? Bu kapasite bir yazılımcının yazdığı program gibi değil mi?
Ayrıca dil sadece iletişim aracı değildir; düşünceyi biçimlendirir. Sapir-Whorf hipotezi gibi kuramlar, dilin düşünceyi şekillendirdiğini önerir. Eğer dil, düşüncenin bu derece temel bir unsuruysa, dildeki soyutlama kapasitesi insan zihninin aşkın kavramlara doğal meyline işaret ediyor olamaz mı?
Metaforlar, mecazlar, sembolik anlatımlar dilin vazgeçilmezidir. İnsan dil aracılığıyla olmayanı varmış gibi anlatır, sonsuzu tarif eder, tanrısal sıfatları diline taşır. Bu eğilim neden var? Hiçbir maddi karşılığı olmayan “sonsuz merhamet” gibi ifadeler, dilin aşkın bir gerçeğe işaret etmesinin dilsel izdüşümü değil mi?
Sen “dil bir insan icadıdır” diyebilirsin. Ama insan icadı olan dil, insanın doğasında var olan potansiyeli yansıtır. Bu potansiyel neden maddenin ötesine işaret eden anlamlar üretmeye bu kadar yatkın? Belki de insan ruhuna, zihnine, fıtratına konmuş aşkın bir kod, dil aracılığıyla açığa çıkıyor. Bunu reddettiğinde, dilin soyut zenginliğini tatmin edici biçimde açıklayabilecek misin?
