ATEİST Astronom ARKADAŞIMA MEKTUP
Uzayın derinliklerine bakıyorsun, galaksileri, yıldızları, nebulaları, kara delikleri, devasa kozmik yapıları inceliyorsun. Astronomi seni çocukluğundan beri büyüledi belki. Sonsuz gibi görünen bir uzam, şaşılacak kadar düzenli gök cisimleri, yörüngeler, galaksi kümeleri… Her şeyin belirli bir yasanın etkisi altında hareket ettiğini görüyorsun. Çekim kuvveti, yıldız oluşumu, galaksi şekilleri, tümü son derece hassas dengelere bağlı. Tesadüf denince, iç içe geçmiş böylesine kompleks bir bütünün rasgele ortaya çıkmasını aklın alıyor mu?

Evren’in genişlemesi, kozmik arkaplan ışıması, Big Bang’in başlama vuruşu, karanlık madde, karanlık enerji… Bütün bu kozmik yapıda uyumu sağlayan, temel fizik sabitleriyle birlikte astronomik yapıların da incelikli bir dengeye oturduğunu görüyorsun. Yıldızlar basit oluşumlar değil, hidrojenin füzyonuyla enerji üreten, kararlı dönemleri ve çöküş anları olan devasa reaktörler. Bir yıldız doğarken bile gereken koşullar, basınç, sıcaklık ve madde yoğunluğu o kadar hassas ki, en ufak bir değişimde yıldız ya hiç oluşmaz ya da hızla dağılırdı. Bu koşullar kim tarafından ayarlandı?
Gezegenlerin yıldız etrafında neredeyse mükemmel eliptik yörüngelerde dönmesi, kütle çekim sabitinin belli bir değerde sabitlenmiş olması sayesinde mümkün. Sadece bir sabitte, bir kuvvette ufak bir değişiklik yapsak, gezegenler ya merkeze düşer ya da uzaya savrulur. Bu “hassas ayar” kim tarafından sağlandı? Rastgele bir patlama sonucu ortaya çıkan madde yığınlarının böylesi bir kozmik baleye dönüşmesi mümkün mü?
Üstelik milyarlarca galaksi, her biri milyarlarca yıldız içeriyor, her yıldızın etrafında potansiyel gezegenler… Bu devasa ölçekli karmaşa içinde bir düzen, bir denge, bir öngörülebilirlik var. Işık hızının sabitliği, kozmik hız sınırı, relativitenin ince hesapları… Bunlar bir tesadüfler zinciriyle mi mükemmelleşti? Sanki Evren, aklına güvenebileceğin bir mimarın elinden çıkmış gibi akıl dışı hatalardan arınmış.

Hayat için elverişli bir gezegen olan Dünya’yı düşün. Güneş’in mesafesi, kütlesi, Dünya’nın dönüş hızı, eksen eğikliği, atmosferin bileşimi, Ay’ın gel-git etkisi… Bunların rastgele birleşimiyle mi ortaya çıktı bu “mükemmel yuva”? Evrende milyarlarca olasılık içinde böyle bir ortamın kendiliğinden oluşması, bir kumar makinesinde sonsuz defa çevirme yapıp her seferinde jackpot kazanmak kadar imkânsız değil mi?
Evrenin genişleme hızı bile ince ayarlı; biraz hızlı olsa madde dağılır, biraz yavaş olsa evren çöker. Bu ince ayarın sahibi kim? Kör şans mı? Şans, nedir ki? Bilinçsiz bir istatistiksel kavramla böylesi bir düzeni açıklamaya çalışmak, gerçekte çaresiz bir kaçış değil midir?
Astronomik gözlemler, evrenin bir başlangıcı olduğunu, sınırlı bir geçmişe sahip bulunduğunu gösteriyor. Zaman, mekân, madde, enerji hepsi bir nokta gibi tekillikten çıkmış. Bu başlangıçta ne vardı? Yokluktan varlık çıkar mı? Eğer çıkmazsa, bu varoluşun arkasında aşkın bir neden olduğunu kabul etmek gerekmez mi? Bu neden, evrendeki muhteşem düzeni bilinçli bir tercihle kuran bir Yaratıcı olabilir mi?
Sen bir astronom olarak, evrenin en derin gizemlerini çözmeye çalışırken, bu ince ayarlı mimariyi sadece “öyle olmuş” diyerek geçiştirebilir misin? Mükemmel bir saati bulsan, bir saat ustasının varlığını düşünürsün. Evrenin sayısız “ayarı” ve “işlevi” karşısında saat ustasını inkâr etmek, kendi mantık ilkelerine ihanet etmek değil midir?
Gökyüzündeki düzen, yılın mevsimlere bölünmesi, gece ile gündüzün kusursuz dönüşümü, gezegen hareketlerinin hesaplanabilir olması… Hepsi adeta bir ders veriyor. Kozmik bir senfoni, kozmik bir mühendislik. Bunu sadece madde ve enerjinin şuursuz dansına bağlamak, astronominin sunduğu ihtişamı kavramak yerine ondan kaçmak değil midir?
Büyük ölçekte düzen, küçük ölçekte de sırlar var. Kuantum dalgalanmaları, parçacık fiziğinin ilginç kuralları, hepsi bir kurguya benziyor. Tesadüf hiçbir zaman bu kadar anlamlı bir netice doğurmaz. Kozmos, gözlerinin önünde bir kitap gibi serilmiş, sen onu okumaya çalışıyorsun. Bir kitabın yazarı olmadan var olması mümkün mü? O halde bu büyük kozmik kitabın da bir Yazarı olması gerekmez mi? Bu soruya samimiyetle cevap verdiğinde, astronominin sorduğu en derin sorunun cevabına yaklaşacaksın.
