ATEİST Biyolog ARKADAŞIMA MEKTUP
Sen bir biyologsun; hayatı inceliyorsun, hücrelerin yapısını, genlerin işleyişini, evrimsel süreçleri, ekosistem dengelerini, türlerin adaptasyonlarını analiz ediyorsun. Canlılık, cansız maddeden farklı olarak son derece hedefli, uyumlu, bilgili bir yapılanma sergiliyor. Hücreler, organeller, proteinler, enzimler, hormonlar… Her biri belli bir görevi yerine getiriyor, birbirleriyle kusursuz bir işbirliği halinde çalışıyor. Neden? Rastgele süreçlerden çıkan bir canlı, nasıl olup da mükemmel bir “fabrika” gibi işliyor?

DNA molekülünü düşün: Bu molekül, dört harften (A, T, C, G) oluşan bir genetik “alfabe” kullanarak canlı organizmanın tüm yapısal ve işlevsel özelliklerini şifreliyor. Rastgele mutasyonların, kör doğal seçilimin, amaca yönelik bir bilinci olmayan evrimsel mekanizmaların böylesi kusursuz bir bilgi bankası oluşturup onu milyonlarca yıldır hatasız aktarması ne kadar akla yatkın? Bir kitap düşün: Harflerin rastgele dağıldığı bir sayfa asla anlamlı bir metin vermez. Peki DNA’daki bu devasa veri bankası, hiç durmadan işleyen, kopyalanan, hata kontrol sistemleriyle donatılmış bir “metin” olarak nasıl ortaya çıktı? Üstelik DNA’nın bilgi içeriği, protein sentezleme mekanizması, ribozomlar, tRNA, mRNA, enzimler… Hepsi aynı anda var ve koordineli çalışmalı. Tüm bu kompleks sistem nasıl birbiriyle aynı anda uyumlu hale geldi?
Evrimsel süreçten bahsettiğinde, mutasyonların genetik bilgiye eklendiğini, doğal seçilimin yararlı mutasyonları koruduğunu söylüyorsun. İyi de yararlı mutasyon nedir? Rastgele bir nükleotit değişikliğiyle kararlı, işlevsel, üstelik canlıyı avantajlı kılan bir proteinin tasarımını denk getirmek, çöllerde rastgele dolaşan birinin bir kütüphanede anlamlı bir ansiklopediyi tesadüfen dizmesine benzemiyor mu? Doğa, bu anlamlı bilgiyi hangi akılla seçti?
Biyoloji, yaşam ağacını inceler; türlerin akrabalık ilişkileri, ortak atalar, çeşitlenme… Ancak tüm bu çeşitlenme, varyasyon ve adaptasyon, temelde bilginin düzenli akışını gerektirir. Hücre içindeki metabolik yolaklar, geri bildirim mekanizmaları, büyüme, farklılaşma süreçleri, her biri karmaşık bir mühendislik harikası. Sen bunları araştırırken, her aşamada “Bu sistem ne kadar akıllıca düzenlenmiş” demeyecek misin?

Fotosentez gibi bir süreci düşün: Bitkiler güneş ışığını, suyu, karbondioksiti alıp besine ve oksijene dönüştürüyor. Bu kimyasal dönüşüm son derece karmaşık bir makine gibi işliyor. Rastgele moleküllerin tesadüfen bir araya gelip bu mükemmel ışık yakalama ve enerji dönüştürme sistemini kurması mı daha akla yatkın, yoksa bir planlayıcının bu mekanizmayı tasarlamış olması mı?
Sinir sistemini, beyin yapısını, duyu organlarını, kas-iskelet sistemini gözlemliyorsun. Hepsi büyük bir ahenk içinde çalışıyor. Bir arının bal peteği inşa etmesi, bir kuşun göç yolunu bulması, bir bebeğin anne sütüne yönelmesi… Bu davranışlar sanki içlerinde bir rehberlik, bir program, bir kod barındırıyor. Bu kod kim tarafından yazıldı? Kör kimyasal reaksiyonlar böyle bilgece davranış modelleri oluşturabilir mi?
Ahlaki duygular, sosyal davranışlar, fedakarlık, karşılıksız iyilik, grup içinde işbirliği… Evrimsel mantık bencil genleri savunurken, neden insan kendi çıkarını baltalayacak hareketlere yönelebiliyor? Bu yüksek değerlere, amaçsız bir doğa mı karar verdi? Biyoloji, canlıların sadece hayatta kalma içgüdüsünü gösterir derken, insanı aşan değerleri nereye koyuyorsun?
Üstelik canlılığın ortaya çıkışı da başlı başına bir sorun. İlk hücrenin oluşumu, protein, DNA ve hücre zarı gibi yapılar olmadan hayata geçemeyecek bir sistemin aniden var olması bir mucize değil mi? Eğer “mucize” demek istemiyorsan, bu imkânsız ihtimalleri tesadüfle açıklamak bilime ne kadar uygun?
Hücredeki enzimsel reaksiyonlar, belli sıcaklık, pH, iyon dengeleri gerektiriyor. Rastgele koşullarda hemen bozulan, kararsız yapılar nasıl böylesine optimize edildi? Biyolog olarak doğada sürekli anlam, uyum, işbirliği, amaç görüyorsun. Bunu görmezden gelip “hepsi kendiliğinden” dediğinde, aslında bir dogmaya saplanmıyor musun? Bilime olan inancının, seni bilimsel gerçeklerin işaret ettiği aşkın bir varlığı kabule yaklaştırması gerekmez mi?
Canlılık, sıradan maddi süreçlerden farklı olarak bilgiye, düzene, uyuma dayanıyor. Bilgi ve uyum, genelde bir zihnin ürünüdür. Acaba doğada da bir Zihin, bir Kudret, bir Yaratıcı, bu muhteşem biyolojik orkestrayı yönetiyor olabilir mi? Sen ateist bir biyolog olarak bunu reddettiğinde, geriye anlamlandıramadığın bir mucizeler yığını kalmıyor mu?
