ATEİST Kimyacı ARKADAŞIMA MEKTUP
Sen bir kimyacısın; maddeyi, atomların düzenlenişini, moleküler bağları, kimyasal etkileşimleri ve maddenin yapısında gizli düzeni inceliyorsun. Maddelerin nasıl tepkimeye girdiğini, hangi şartlarda kararlı bileşikler oluşturduğunu, elementlerin periyodik bir düzende nasıl dizildiğini, kısacası maddenin temel katmanlarında saklı ince hesapları keşfetmeye çalışıyorsun. Fakat durup şöyle bir derin düşün: Evren’de var olan elementler, atomik yapıları, proton, nötron, elektron sayıları, orbital düzenleri, izotop çeşitliliği, kimyasal bağların kusursuz kuralcı yapısı… Bunların hepsi sanki mantıklı bir planlamanın, incelikli bir mühendisliğin yansıması değil mi?

Örneğin periyodik tabloyu ele alalım. Hidrojenden başlayıp uranyuma, hatta ötesine uzanan elementlerin özellikleri belirli bir sistematiğe göre sıralanıyor. Atom numarası arttıkça, elektron konfigürasyonları belli kalıplar izliyor, bu sayede elementlerin kimyasal tepkimeleri önceden tahmin edilebiliyor. Düşünsene, sen laboratuvarda bir kimyasal deney düzenlerken her şeyi ölçer, tartar, oranlar belirlersin. Çünkü ancak belli koşullarda, belli molar oranlarda ve belli sıcaklık ile basınç seviyelerinde reaksiyon beklendiği gibi yürür. Rastgele, plansız, bilinçsiz bir süreç herhangi bir molekülü rastgele mi oluşturdu? Sor bakalım kendine: Bu kadar çok parametre içinden doğru kombinasyonların tutturulması, elementlerin bu kadar “anlaşılır” bir düzene sahip olması, kimyasal bağ enerjilerinin canlılık için elverişli aralıklarda olması sadece şans mıdır?
Diyelim ki bir protein sentezi düşün. Bir protein onlarca, yüzlerce aminoasidin tam doğru sırayla dizilmesiyle oluşuyor. Bu aminoasit dizilimi en ufak bir hata kaldıramayacak kadar hassas. Rastgele polimerleşme ile anlamlı, fonksiyonel, üç boyutlu yapısını doğru kıvrımlarla alan bir protein nasıl oluşabilir? Kimyasal tepkimelerde biliyorsun ki entropi genelde dağınıklığa yönelir; oysa canlı hücrelerdeki kimya, sanki tam aksine, düzensizliği azaltıp, anlamlı ve işlevsel yapılar oluşturma kabiliyetine sahip. Bu neyle açıklanacak? Eğer hiçbir şuurlu müdahale yoksa, ilkesiz ve amaçsız atom yığınları, nasıl oldu da içlerinde yaşamın temellerini kuran kusursuz kimyasal süreçleri sahneye koydu?
Elementlerin kaynama noktaları, erime noktaları, asit-baz dengeleri, iyonik ve kovalent bağların oluşumu, katalizör enzimlerin hızlandırdığı reaksiyonlar… Her biri ne kadar ince hesaplarla çalışıyor. Mesela suyu düşün: İki hidrojen ve bir oksijen atomu o kadar hassas bir açıyla bağlanmış ki suyun o alışılmadık fiziksel özellikleri (katı halinin sıvı halinden hafif olması, yüksek özgül ısı kapasitesi, geniş sıcaklık aralığında sıvı kalması) canlılık için ideal bir ortam sunuyor. Rastgele bir kombinasyonda milyarlarca molekül denense, su gibi “mucizevi” özelliklere sahip bir molekülün üretilmesi ve onun da ayrıca bambaşka tesadüflerle hayatı mümkün kılacak koşulları sağlaması ne kadar makul?

Bir kimyager olarak sentezlerin, analizlerin, denge reaksiyonlarının kurallarını inceliyorsun. Kimyasal kinetik ve termodinamik prensipler, enerjinin korunumu, entalpiler, entropiler, serbest enerji değişimleri… Bütün bu prensipler sanki baştan tanımlanmış, ayarlanmış, hassas parametreler seti gibi. Eğer sen, basit bir laboratuvar reaksiyonunda bile kontrollü şartlar olmadan istenen ürünü elde edemiyorsan, doğada kendiliğinden, hiçbir yönlendirici faktör olmadan böylesine kompleks moleküler yapıların kusursuz işleyişine nasıl inanıyorsun?
Kimyanın temelini oluşturan atom düzeyine in: Elektron bulutları, kuantum orbitalleri, belirli enerji seviyelerinde hareket eden elektronlar… Bu düzen öyle keyfi değil. Rastgele elektron dağılımları olsaydı, kimyasal bağların belirli bir geometrisi, belirli bir kararlılığı, belirli bir enerjisi olur muydu? Kuantum seviyesindeki bu kesin kurallar, soyut matematiksel yapılar, sanki zihni olan bir varlığın evrene işlediği prensipler gibi durmuyor mu?
Ayrıca kimyasal süreçler, hayatın temelinde yer alıyor. Canlılığın yapı taşı olan organik moleküller, karbon zincirleri, proteinler, nükleik asitler, lipitler, karbonhidratlar… Hepsi kimyasal düzeyde son derece hassas ve anlamlı yapılar. Eğer evrende amaçsız bir kimyasal karmaşa olsaydı, bu kadar hedefli, işlevsel, mantıklı yapılar neden ortaya çıksın? Sen kimyacı olarak bilinçsiz maddenin, kendi kendine anlamlı bir “kimyasal dil” oluşturabileceğini, hattâ bu dili canlılık formunda muhteşem bir “roman” gibi yazabileceğini nasıl kabul ediyorsun?
“Tesadüf” cevabı burada gerçekten mantıklı mı? Kimyasal reaksiyonlar, aslında belirli koşullar altında öngörülebilir, düzenli sonuçlar verir. Bu öngörülebilirlik bile bize bir zihin, bir yasa koyucunun varlığını hatırlatmıyor mu? Sen, entropiye rağmen karmaşık ve işlevsel moleküllerin düzenli oluşumunu izah edeceksen, ya bu süreçlerin ardında bir planlayıcı bulunduğunu kabul edeceksin ya da imkânsız denebilecek ihtimallere teslim olup, kör bir inanca sarılacaksın.
Oysa bir laboratuvardaki basit bir kimyasal sentez için bile onlarca parametreyi titizlikle belirlersin. Doğa nasıl oluyor da milyarlarca parametreyi aynı anda kusursuz bir şekilde ayarlıyor? Bu kadar derin bir kimyasal ahenk, rasgele çarpışmaların ürünü olabilir mi? Kimyasal dünyada gözlemlediğin tutarlılık, düzen ve kararlılık, neden bir Aklın, bir Kudretin imzası olmasın?
Sen ateist bir kimyacı olarak “her şey maddeden ibaret, bir yaratıcıya gerek yok” diyebilirsin. Ama o maddenin bileşiğinde, yapısında, etkileşimlerinde böylesine düzen, anlam, amaç sezilirken, bu sezgiyi sadece yanılsama mı sayacaksın? Eğer her şey rastgele ise, bu muazzam kimyasal senfoni neden bir şarkı gibi uyumlu, neden kör bir gürültü yerine anlamlı bir melodi sunuyor?
Deneylerinden biliyorsun ki, kendiliğinden oluşan, plansız yürüyen kimyasal süreçler genelde basit, anlamsız, kararsız, dağınık yapılara meyleder. Oysa doğa, karmaşık, işlevsel, düzenli bileşiklerle dolu. Bu çelişkiyi bir düşün: Belki de doğa, kendi kendine bırakılmamış, bir Yaratıcı’nın belli sınırlar, belli kanunlar, belli amaçlar çizdiği bir alan. Bu soruya samimi olarak cevap verebildiğinde, kimyanın temelindeki sırları da çözmeye yaklaşacaksın.
