ATEİST Matematikçi ARKADAŞIMA MEKTUP

Sen bir matematikçisin; sayıların, şekillerin, soyut yapının dilini inceliyorsun. Matematik, maddi dünyadan bağımsız, soyut bir alan. Sayılar, kümeler, fonksiyonlar, gruplar, uzaylar… Bunlar fiziksel değil, zihin ürünü soyut nesneler. Ama garip olan şu: Evren bu soyut dille mükemmel biçimde tarif edilebiliyor. Neden?

Matematik sadece insan zihninde var ama doğa yasaları matematiksel formüllere uyuyor, fiziksel sabitler matematikle ifade ediliyor. Kaotik sanılan sistemler dahi derinlerde matematiksel yapıları barındırıyor. Rastgele oluştu dediğin evren, nasıl oluyor da insan aklının kurduğu soyut bir dili mükemmel anlıyor?

Sayılar, pi sayısı, e sayısı, altın oran, asal sayılar… Bunlar zihinsel soyutlamalar. Evrende bu sabitler, oranlar, ilişkiler nereden geliyor? Maddenin kör hareketleri, neden soyut matematiksel yapılarla birebir örtüşüyor?

Bir denklem kuruyorsun ve doğa deneyle o denklemi doğruluyor. Eğer evren kör bir tesadüfün ürünü olsaydı, neden insan zihnindeki soyut mantık evrende karşılık buluyor? Bu, evrenin de zihin gibi akılcı bir düzenle tasarlandığını göstermiyor mu?

Matematiğin evrensel ve değişmez ilkelere dayanması, mutlak doğrular içermesi, relativizme meydan okuyor. Eğer tanrıtanımaz bir bakışla her şey izafiyse, matematiğin bu değişmezliği nereden geliyor? Neden 2+2 her zaman 4 ediyor?

Matematiksel güzellik kavramı da var. Bazı teoremler estetik açıdan “güzel” sayılıyor. Neden soyut yapılar bile insan zihninde estetik duygusu uyandırıyor? Bu güzellik maddi bir çıkar sağlamıyor ama zihni tatmin ediyor. Rastgele evrim neden böyle bir tatmine yol açsın?

Matematik, keşfediliyor mu icat ediliyor mu tartışması yapılır. Eğer keşfediliyorsa, insan zihni evrende önceden var olan soyut gerçekleri buluyor demektir. Bu gerçekler nerede saklıydı? Maddenin ötesinde, evrenin akılcı bir tasarıma sahip olduğunun kanıtı gibi görünmüyor mu?

Karmaşık denklemler, fraktal geometri, kuantum mekaniğinin istatistiksel yapısı… Hepsi derin bir matematiksel mimariyi ortaya koyuyor. Tesadüf böyle kusursuz bir mimari inşa edebilir mi? Neden doğanın alt katmanında böylesi saf bir mantık ve düzen var?

Sen bir matematikçi olarak, sezgilerinden yola çıkıp soyut yapılar üretiyor, sonra bunların doğayı açıklamada anahtar olduğunu görüyorsun. Bu şaşırtıcı uyum, akıl ile evren arasındaki gizemli rezonans, bir Zihnin evreni akıl ölçüleriyle yaratmış olmasıyla daha iyi açıklanmaz mı?

Ateist olarak belki “Evren rastgeleydi, biz de ona uyan matematiği seçtik” diyebilirsin. Ama bu seçim nasıl her seferinde bu kadar isabetli çıkıyor? Neden doğa, akıl sahibi varlıkların anlamlandırabileceği bir yapı sergiliyor? Neden anlamsız bir karmaşa yerine anlamlı bir düzen buluyoruz?

Matematiksel mutlaklar, sonsuzluk kavramı, ideal şekiller (Platon’un ideaları gibi), hep aşkın bir boyutu ima ediyor. Sen bu ima’yı yok sayarsan, matematiğin altındaki gizemi çözememiş olursun. Belki de evren, matematiksel bir zekâ tarafından tasarlandı ve biz bu zekânın izlerini formüllerde keşfediyoruz. Bunu reddetmek, keşfettiğin her matematiksel güzelliği anlamsız bir mucizeye dönüştürmez mi?