ATEİST Sosyolog ARKADAŞIMA MEKTUP

 Sen sosyologsun; toplumların yapısını, sosyal normları, kültürleri, aile kurumunu, ahlaki değerleri, toplumsal değişimi, siyasal ve ekonomik örgütlenmeleri inceliyorsun. Her toplumda bir düzen arayışı var, insanlar bir arada yaşamak için ahlaki normlar, kanunlar, gelenekler, değerler geliştiriyor. Bu değerler nereden geliyor?

Sosyoloji bize insanların sadece kaba güçle bir arada tutulamayacağını, ortak değer, anlam ve amaçlar etrafında kenetlendiklerini gösterir. Nerede bir toplum varsa, orada bir “doğru-yanlış” anlayışı, bir “iyi-kötü” ayrımı, bir ahlak yasası vardır. Farklı kültürler farklı ritüeller geliştirir ama temelde dürüstlük, haksızlığa karşı çıkma, fedakârlık, merhamet gibi evrensel değerler değişmez. Bu evrenselliği nasıl açıklarsın?

Eğer insan sadece biyolojik bir varlıksa, neden çıkarına aykırı durumlarda bile iyiliği, adaleti, dürüstlüğü yüceltir? Toplumlar sadece maddi çıkarları maksimize etmek isteseler, zayıf olanı ezer, adaleti önemsemez, güçlü olanın hükümranlığına boyun eğerdi. Fakat tarih ve sosyoloji gösteriyor ki, insanlar hep bir aşkın değer peşinde koşuyor, haksızlığı yeri geldiğinde lanetliyor, zulme karşı çıkıyor.

Ahlaki değerleri kültürün ürünü sayarsan, peki farklı coğrafyalarda birbirinden habersiz yaşamış toplumların neden benzer temel ahlak ilkeleri var? Bu ahlakın temeli nerede? Tamamen rastgele mi oluşmuş bu örtüşme? Madem her şey göreceli, neden zulüm her yerde kötü, merhamet her yerde erdem?

Toplumsal kurumlar, ailenin korunması, çocukların bakımı, yaşlılara saygı… Bunlar salt biyolojik zorunluluklardan mı kaynaklanıyor? Hayır, insan, toplumsal yapısına aşkın bir anlam yüklemek istiyor. Dinler ve inanç sistemleri çoğu zaman bu değerleri pekiştirmiş, toplumsal düzeni sağlamış, dayanışmayı, yardımlaşmayı, paylaşmayı öğütlemiştir. Bu kadar işlevsel, insani, bütünleştirici bir mekanizma sadece yanılsama olabilir mi?

Üstelik toplumsal düzen için bir otorite gerekir. Bu otorite maddi güçle sınırlı olunca zulüm ve adaletsizlik kaçınılmazlaşıyor. Ama aşkın bir otorite fikri, yani insanüstü bir kaynak, tüm insanları aynı evrensel standartta buluşturuyor. Bu, sosyal ahlakın sağlam bir temele oturmasına yardımcı oluyor. Eğer aşkın bir kaynak yoksa, kim kime “Bu haksız!” diyecek?

Dinler, inançlar, metafizik değerler tarih boyunca toplumların kimliğini şekillendirdi. Ateist bir sosyolog olarak bunu sadece bir aldatmaca sayıyorsan, neden bu aldatmaca insanın en derin ihtiyaçlarına cevap veriyor, toplumsal birlik sağlıyor, ahlaki gelişimi destekliyor? Sahte bir ilaç bile olsa, böylesine uzun vadeli ve evrensel bir etki gösteremezdi. Demek ki insan fıtratında bu değerleri arayan, bekleyen, onlara cevaz veren bir kod var.

Sosyoloji, insanların anlam, değer, ahlak, ortak kimlik ihtiyacını saptıyor. Bu ihtiyaç tesadüfen mi var? Eğer hiçbir gerçeklik karşılığı yoksa, insan niçin durmadan anlam üretmeye, yüce bir gayeye yönelmeye çalışıyor? Bu çaba neden evrensel? Tesadüf teorisi, insanın bu derin yönelişini izah edemez.

Toplumlar, sırf hayatta kalmaktan ibaret bir yaşam sürmüyor; törensel ritüeller, kutsal mekânlar, semboller, bayramlar, anma günleri, fedakârlık hikâyeleriyle dolu bir sosyal doku örüyorlar. Bu sosyal doku insana “Sen maddeden ibaret değilsin, aşkın değerlere sahipsin” diyor. Eğer bu aşkın değerler tamamen boşsa, insan nasıl olur da bu kadar ısrarla, inatla, kuşaktan kuşağa ileterek onları korur?

Sen sosyolog olarak belki bütün bunları kültürel determinizmle açıklamak istersin. Ama kültürün kökeninde de insan var, insanın fıtrî yönelimleri, metafizik eğilimleri var. Bu eğilimler yoksa, kültür neden sürekli aşkın bir gerçeğe gönderme yapsın? Neden en ilkel kabileler dahi bir Yaratıcı fikri, totem, tapınma eylemi, ahlak kuralı, tabular üretip dursun?

Sosyoloji insanın sadece toplumsal bir hayvan olmadığını, aynı zamanda anlam arayan bir varlık olduğunu gösteriyor. Bu anlam arayışı, aşkın bir gerçeği işaret edebilir. İnançsız bir perspektifle bakmak, sadece bu derin yönelimi yok saymak değil, aynı zamanda sosyolojinin ortaya koyduğu gözlemleri de yüzeysel açıklamalara mahkum etmek olur. Belki de insan ve toplum yapısına girilmiş bu ilahi kodu kabul etsen, sosyoloji sana çok daha tutarlı bir resim sunacak.