ATEİST SPORCU ARKADAŞIMA MEKTUP
Sen bir sporcusun; bedenini geliştiriyor, koordinasyon, denge, hız, güç, dayanıklılık, refleks ve strateji becerilerini artırıyorsun. Spor yaparken kas-iskelet sistemi, sinir sistemi, kardiyovasküler sistem müthiş bir uyum içinde çalışır. Kas liflerinin düzeni, tendonların eklemleri tutuşu, kalbin kasılma gücü, akciğerlerin oksijen sağlama kapasitesi, göz-el koordinasyonu… Hepsi sanki bilinçli bir tasarımın ürünüdür.

Koşarken, atlama yaparken, topa vururken bedeninin her bir kası tam zamanında devreye giriyor, reflekslerin mükemmel hızda tepki veriyor, gözlerin hedefi kusursuz takip ediyor. Rastgele evrim böyle bir mükemmelliği neden kursun? Üstelik spor, hayatta kalma için zorunlu değil; insanlar sporla fiziksel becerilerini aşırı seviyelere çıkarıyor, rekorlar kırıyor, estetik hareketler sergiliyor. Bu estetiği kim kodladı?
Dengeni sağlamak için iç kulaktaki sıvının dalgalanması, sinir sinyallerinin beyne iletilmesi, beyinden kaslara gelen emirler, hepsi eşzamanlıdır. Minik bir hatada düşebilirsin. Doğa bu kusursuz koordinasyon sistemini nasıl tesadüfen üretti? Bir sporcu olarak performansını artırmak için planlı antrenman yaparsın, peki bedenin bu kadar karmaşık planı kendiliğinden nasıl kusursuz işletiyor?
Beslenmen, kas gelişimin, dinlenme süren, dayanıklılığının artması, hepsi belli biyolojik mekanizmalarla kontrol altında. Protein sentezi kas lifini güçlendiriyor, mitokondriler daha fazla enerji üretiyor, kalbin atım hacmi artıyor, ciğerlerin kapasitesi genişliyor. Bu adaptasyon mekanizması bir mühendislik harikası değil mi? Bilinçsiz doğa neden böyle bir “akıllı adaptasyon” sistemi kursun?
Spor, estetik bir gösteri de olabilir. Jimnastik, artistik patinaj, dalış, dans… İnsan bedeni evrenin bir sanat eseri gibi hareket ediyor. Maddi evrimsel süreçler neden estetik, ahenk, ritim üretecek bir potansiyel versin insana? Neden ham kas yığını değil de zarif, koordineli, estetik hareketler yapacak beceriler var?
Takım sporlarında işbirliği, strateji, fedakârlık, güven, uyum gibi soyut kavramlar devreye girer. Maddi hayatta kalma ile açıklayamadığın bu “oyun” neden insanı manevi bir tatminle, estetik coşkuyla dolduruyor? Sporda sadece fiziksel güç değil, moral, motivasyon, inanç, konsantrasyon, iç disiplin de önemlidir. Bu soyut nitelikler maddenin tesadüfi düzeninden nasıl çıktı?

Rekorlar kırmak, imkânsızı başarmak, sınırları aşmak sporda temel motivasyonlardır. Bu sonsuza uzanan arayış neden var? Basit bir hayvanda böyle bir hedef yok, sadece yemek ve üremeyle sınırlı. İnsan bedeni neden kapasitesini aşmaya, ideal performansa, mükemmele yaklaşmaya çalışıyor? Bu mükemmeliyet arayışı, aşkın bir kaynağı işaret etmiyor mu?
Vücudun her hücresinde, bir sporun gerektirdiği fiziksel düzenek için alt yapı hazırlanmış. Sen idman yapınca kaslar adaptasyon gösteriyor, hücreler daha verimli enerji üretiyor, refleksler güçleniyor. Bu akıllı organizasyon, sanayide bile zor oluşturulan bir üretim sürecine benziyor. Tesadüfe inanmak, bunu mucizeye inanmaktan farklı mı?
Belki “Evrim rekabetçi spor avantajı sağladı” diyebilirsin. Ancak spor sadece avantaj değil, estetik, anlam, uluslararası dostluk, rekabetten öte etik kurallar, fair play gibi kavramlarla dolu. Bunların maddi evrimsel süreçlerle alakası nedir? Bu kavramlar soyut, ruhsal, ideal değerlere işaret ediyor.
Bir sporcu olarak bedenindeki mükemmelliği, doğadaki olağanüstü düzeni, insandaki anlam arayışını görüyorsun. Bunları “tesadüf”e bağlamak, gözüne önündeki topu fırlatan birini yok sayıp “top kendiliğinden havaya uçtu” demek kadar akıl dışı. Belki de insan bedeni ve spor becerisi, ilahi bir mimarın harikası. Bunu kabullenmeyince, aslında spordaki estetiği, anlamı ve mükemmelliği de içten içe inkâr etmiş olmuyor musun?
