Deist Doktor ARKADAŞIMA MEKTUP

Madem ki sen deist bir doktorsun; insan bedeninin muhteşem organizasyonunu, organların birbiriyle kusursuz uyumunu, bağışıklık sisteminin seçiciliğini, kanın akışkanlığını, kalbin ritmini, akciğerlerin oksijen alışverişini, karaciğerin arıtma işlevini, böbreklerin filtrasyon kapasitesini, sinir sisteminin saniyeler içinde muazzam veri işleme gücünü, hormonların ince dengelerle sağladığı homeostazı en iyi sen bilirsin. Tek bir organın azıcık işlevini yitirmesi, küçük bir damarda oluşan tıkanma, hücrelerin kontrolsüz çoğalması (tümör), bağışıklık sisteminin hata yapması bile ölümcül tablolar doğurur. Sağlık, sürekli “dinamik bir denge” halidir ve bu dengeyi korumak için bakım, beslenme, temiz su, hijyen, ilaçlar, doktor müdahaleleri gerekir. Tedavi etmediğin, bakmadığın, kontrol etmediğin bir hastanın durumu kötüleşir.

Deist bakış: evreni bir kez yaratan güç hiçbir müdahalede bulunmuyor. Peki insan toplumu da bir canlı organizma gibi değil mi? Ahlaki çöküşler, zulüm, kargaşa, anarşi dönemlerinde bu toplumsal “beden” hastalanmıyor mu? Tarih gösteriyor ki tam böyle hastalık anlarında peygamberler “doktor” misali topluma moral ilaçlar, ilahi reçeteler, ahlaki vitaminler getirmiştir. Rastgele evrim, kültürel tesadüfler, kör süreçler durmadan doğru zamanda doğru “tedaviyi” nasıl sağlayabilir? Bu, tıpkı entropiye terk edilmiş bir hastanın mucizevi biçimde kendiliğinden iyileşmesine benzer. Oysa sen bir doktor olarak bilirsin ki tedavi ilgi ister, müdahale ister, sürekli takip ister.

İnsan bedenine bak: Bağışıklık sistemi yabancı maddeleri tanır, zararlıları yok eder, yaraları onarır, sürekli aktif bir savunma mekanizmasıyla sağlığı korur. Toplumun manevi sağlığı da benzer bir “bağışıklık sistemine” ihtiyaç duymaz mı? İşte peygamberler bu manevi bağışıklık hücreleri gibidir. Toplumun içine sızan ahlaki mikropları temizler, yozlaşmayı tedavi eder, yanlış inanç ve davranışları tashih eder. Deist görüş asla müdahale olmadığını öne sürer, ama gözünün önündeki tarih “tedavi müdahaleleri” ile dolu. Bu müdahalelerin kusursuz zamanlaması, sırf ilk yaratılış anına bağlanamaz; aksine her an ilgilenen, gerekli anda peygamberlerle “ameliyat yapan” bir ilahi iradeyi gösterir.

Bir hastayı sadece ilk müdahaleyle iyileştirdiğini ve asla yeniden kontrol etmediğini düşün, hastanın hayatta kalma şansı nedir? Dünya toplumlarının manevi yaralarını kim iyileştirdi, peygamberler bu “tedavi” süreçlerinde neden hep doğru anda belirdi? Sürekli bakımsızlığa terk edilmiş bir sistemde bu kadar isabetli tedavi nasıl mümkün oluyor, hiç sorguluyor musun?