Deist Edebiyatçı ARKADAŞIMA MEKTUP

 Madem ki sen deist bir edebiyatçısın; şiirin, romanın, hikâyenin, mitin, destanın, manzum ve mensur metinlerin insan ruhunu nasıl derinleştirdiğini en iyi sen bilirsin. Edebiyat sadece iletişim aracı değildir; anlam, sembol, metafor üretir. İnsan, edebiyat aracılığıyla sonsuzluğu, mutlak doğruyu, aşkın gerçeği, iyi ve kötü kavramlarını sorgular. Tarih boyunca edebiyatın ilham kaynaklarından biri de din, peygamber kıssaları, kutsal hikâyeler, mitik anlatılar olmuştur.

Deist yaklaşım, ilk nedenin yarattığını ve çekildiğini iddia eder. Peki o zaman insan zihni, edebiyat eserlerinde neden daima “aşkın” temalara yönelir? Rastgele oluşmuş bir evrende, yaratıcı ilgisizse, insan neden ilahi mesajlarla, peygamberlerin yaşam öyküleriyle dolu anlatılara bu kadar tutkun? Dünyanın dört bir yanında edebiyatta ilahi figürler, vahiy anlatıları, peygamberlerin sembolik rolleri işlenmiştir. Bu, sürekli bir ilahi etkileşimin kültürel bellekte iz bıraktığını göstermiyor mu?

Edebiyatta en derin meselelerden biri anlam arayışıdır. Deist anlayışın sunduğu tablo, boş bir sahnede oyuncusuz bir oyun gibidir. Oysa edebiyat insanın oyununda ilahi aktörleri, peygamberleri, vahiyleri, mucizeleri sıkça işliyor. Bu tesadüf olamaz. İlahi mesajlar sadece başlangıç anında verilseydi, insanlık binlerce yıl sonra hâlâ onlardan ilham alan metinler üretebilir miydi? Sürekli yenilenen, tekrar tekrar canlanan bu temalar, ilahi müdahalenin kuşaklar boyunca devam ettiğini, peygamberlerin taze mesajlar getirdiğini düşündürür.

Ayrıca edebiyat, insanın manevi yaralarını saran, anlam boşluğunu dolduran bir araçtır. Pek çok edebi eser, peygamberlerin erdemli yaşamlarını, ahlaki mesajlarını, ilahi iradeyi anlatır. Bu mesajlar olmasaydı, insan sadece maddi çıkarlar ve beşeri kavgalarla meşgul edebiyat üretmez miydi? İlahi rehberlik, peygamberlerin ortaya koyduğu hikmet, edebiyatın rafine konularını beslemiş, insanı maddi dünyanın ötesine çeken konuları sürekli taze tutmuştur. Deist yaklaşım bu devamlılığı, bu sürekli beslenmeyi açıklayamaz.

Madem ki edebiyatçısın, bilirsin ki büyük metinler tek bir seferde oluşmaz, kültürel birikim, tekrar eden ilham kaynakları gerekir. Peygamberler, ilahi mesajlar bu edebî zenginliği besleyen birer bakımı yapılmış kaynak gibidir. Deist bakış, bu ilahi kaynakları kapatıp insanı kendi haline bırakmayı savunur. Oysa tarih, edebiyatın dinî motiflerle sürekli beslendiğini gösterir. Bu da ilahi rehberliğin kesintisizliğine işaret ediyor.


Dünya edebiyatının mitleri, destanları, şiirleri, romanları, hep aşkın bir gerçeği, ilahi rehberliği, kutsal öyküleri, peygamberlerin erdemlerini işlemiş. Tesadüf mü? Edebiyatın insan ruhunun derinliklerinden süzülmüş metafizik sesleri, hiçbir müdahale olmayan bir evrende nasıl bu kadar tutarlı? Sadece başlangıçtaki bir kıvılcımla mı bu edebi zenginlik doğdu, yoksa sürekli ilham veren bir kaynağı inkar mı ediyorsun?