Deist Hemşire ARKADAŞIMA MEKTUP
Madem ki sen deist bir hemşiresin; insan bedenindeki iyileşme süreçlerinin ne kadar hassas olduğunu, en iyi sen bilirsin. Bir yarayı pansuman etmek, steril ortam sağlamak, ilaç dozlarını ayarlamak, beslenme ve hidrasyon dengesini korumak hep özen ister. Hastayı kendi haline bırakırsan, enfeksiyon kapar, yarası iyileşmez, belki de kötüleşir. Sürekli bakım, takip, gözlem, gerektiğinde müdahale şarttır.

Deist bakış, evrenin de sanki tek seferde ayarlanıp sonra bakım görmeden, kontrol edilmeden mükemmel işlediğini söyler. Sen biliyorsun ki en basit tedavi bile kendi kendine yol almaz. Bedenin kendini iyileştirme mekanizmaları dahi kusursuz bir düzenin ürünüdür. Bu, tesadüfen veya kendi haline bırakılarak sonsuza dek mükemmel kalamaz. Ya bu mekanizmaları sürekli etkin kılan bir güç var, ya da düzen çoktan bozulmalıydı.
Ayrıca insanlar hastalandıkça doktorlara, hemşirelere, uzmanlara ihtiyaç duyar. Toplum da manevi hastalıklara, ahlaki çöküşlere, sosyal bunalımlara maruz kalır. Peki böyle durumlarda kim “pansuman” yapacak? Peygamberler, insanlığın manevi yaralarını sarmak, toplumu ahlaki anlamda rehabilite etmek için gönderilmiş rehberler olamaz mı? Deist anlayış, bu ilahi hemşireleri (!) kabul etmeyerek insanlığı ilgisiz bir varlığın insafına terk eder. Bu mantıklı mı?
Sen bir yarayı bile kontrol etmeden tedavi edemezsin. Evrenin dengesizliğinde, toplumun moral çöküşlerinde, insanın manevi yaralarında yardım nerede? Peygamberler insanlığa ahlak, anlam, umut getirmiştir. Eğer gerçekten yaratan güç kenara çekilmiş olsaydı, neden insan tarihinde peygamberler, elçiler, moral kılavuzlar çıkıp duruyor? Bu belki de süregelen ilahi “müdahalenin” bir göstergesidir.

Madem sağlık ve bakımın sürekliliğini en iyi sen bilirsin, neden evrenin manevi bakımı da sürekli olmazsın? Peygamberler işte bu manevi bakım ekipleridir. Deist yaklaşım onları yok sayarak sanki insanlığı açık yaralarıyla baş başa bırakıyor. Bu, senin hemşirelik tecrübene de aykırı değil mi?
Yaraların pansumanı, hijyen, doğru bakım olmadan enfeksiyonlar yayılır, hastalık ilerler. Toplumun da manevi yaraları peygamberlerle sarılmış, her krizde tam vaktinde “bakım” yapılmıştır. Eğer ilgi sıfırsa, bu doğru zamanlı müdahaleleri nasıl açıklayacak, periyodik “bakım hizmetini” kim sağladı diye hiç düşünmeyecek misin?