DEist Kimyacı ARKADAŞIMA MEKTUP
Madem ki sen deist bir kimyacısın; maddelerin yapısını, atomların düzenlenişini, moleküler bağları, kimyasal reaksiyonların enerji dengelerini, katalizörlerin hassas işlevlerini, enzimlerin muhteşem seçiciliğini, elementlerin periyodik sistemdeki konumlarının tepkimeleri nasıl öngörülebilir kıldığını en iyi sen bilirsin. Bir laboratuvarda basit bir bileşiği sentez etmek bile ne kadar planlama, sıcaklık kontrolü, basınç ayarı, uygun çözücü seçimi, doğru konsantrasyonun sağlanması, uygun pH değerlerinin korunması ister. Rastgele kimyasal karışımlardan neredeyse daima anlamsız, dağınık, işlevsiz, istikrarsız ürünler çıkar.

Şimdi evrenin kimyasal yapısına bak: Hidrojenden başlayan elementler dizisi öyle bir düzenle sıralanıyor ki, her elementin elektron konfigürasyonları, orbital dağılımları, bağ enerjileri sanki olağanüstü bir kimyasal “tablo” oluşturuyor. Sıradan bir laboratuvar tepkimesini bile istenen ürünü elde edecek şekilde gerçekleştirmek zorken, evrenin ilk anlarından bugüne kadar binlerce kimyasal tepki, element sentezi, yıldız içindeki nükleer füzyon tepkimeleri, süpernova patlamalarında ağır element üretimi, gezegenlerde bileşiklerin istikrarlı yapılar kurması mümkün oluyor. Deist görüş: “Başta ayarlandı, sonra bırakıldı,” diyor. Peki sen laboratuvarda deney yapsan, deneyi başlatıp asla kontrol etmesen, dış etkilere müdahale etmesen sonuç ne olur? Büyük ihtimalle kaos ve başarısızlık.
Evren laboratuvarında ise tam aksine müthiş bir kimyasal dengenin varlığı, canlılık için elverişli koşullar, su gibi mucizevi bir molekülün özellikleri, karbon temelli kompleks moleküllerin istikrarı, DNA gibi bilgi taşıyan muazzam polimerlerin oluşumu söz konusu. Kendi deneylerinde basit bileşikleri elde etmek için bile harcadığın çabayı düşün: Rastgele süreçlerle bu kadar “isabetli” kimyasal yapılar nasıl meydana geldi? Deist yaklaşım hiçbir ilahi müdahale olmadığını söyler, ancak insanlık tarihe bakınca görür ki peygamberler sürekli doğru zamanda gelerek toplumu onarmış, yeni koşullara uygun ahlaki moleküller(!) sunmuştur. Manevi kimyada da aynı prensip geçerli: Kaosun anlamlı bir düzene dönüşmesi için periyodik müdahale gerekir.

Peygamberlerin rolü, insanın kimyasal benzetmeyle söyleyecek olursak, toplumsal “çözeltilere” doğru maddeleri, doğru “katalizörleri” ekleyerek zararlı reaksiyonları engellemesi gibidir. Deist bakış, bu katalitik müdahalelerin yokluğunu varsayıyor. Peki insanlığın tarih boyunca benzer ahlaki ilkelerde buluşması, farklı kültürlerde benzer erdemlerin ortaya çıkması, kaotik bir “ahlak çorbasından” düzenli bir “etik senteze” varmak nasıl açıklanacak? Rastlantı? Kimya bunu onaylamaz: Rastgele karışımlardan anlamlı, kararlı ve işlevli yapılar çıkmaz. İlahi müdahale, peygamberler aracılığıyla topluma moral katalizörler sağlar.
Ayrıca canlı hücre içindeki kimyasal denge düşün: Enzimler doğru substratı seçer, yanlış ürünleri elimine eder, atıklar atılır, mükemmel bir “kimyasal fabrika” gibi işler. Bu müthiş mekanizma tek seferlik ayarla mı bu kadar uzun süre korunuyor? Sürekli bir gözetim, bir kontrol, en azından bir bakım izlenimi yok mu? Peygamberler insan topluluğunun kimyasal dengesini koruyan katalizörler gibi, her dönemde farklı bir formül sunarak manevi dengeyi sağlıyor. Bu da evrenin kimyasında olduğu gibi manevi kimyada da müdahalenin devam ettiğini anlatır.
Deist anlayışın inandırıcılığı bu noktada sarsılır. Çünkü kimya, devamlı bakım ve kontrollü şartlar ister. Evrenin kimyası ve insanlığın manevi kimyası da dönemsel “ayarlar” olmasa istikrarlı kalamazdı. Bu ayarları yapan, peygamberleri gönderen bir ilahi irade olduğunu akl-ı selim kabul eder. Böylece peygamberler hak olur, ilahi plan her an devrede demektir.
