Deist Matematikçi ARKADAŞIMA MEKTUP

Madem ki sen deist bir matematikçisin; soyut yapılar, mutlak doğrular, değişmez ilkeler, evrensel mantık yasaları hakkında en iyi içgörüye sahip olansın. Matematik, insan zihninin icadı veya keşfi, her ne olursa olsun kusursuzluğun dilidir. Küçük bir hata tüm denklemi bozar. En ufak bir sapma, tutarlılığı yok eder. Matematiksel düzen, bir çocuğun bile hatayı hemen fark edeceği kadar kesindir.


Deist anlayış evreni bir defalık düzenlenmiş sabit bir sistem olarak sunuyor. Fakat evrende matematiksel uyum her an sürüyor. Fizik sabitleri, kozmik ölçümler, kuantum düzeydeki ilişkiler bile karmaşık, soyut bir matematiksel düzeni izliyor. Küçük bir değişiklik koca evreni anlamsız kılardı. Tek seferde bu mükemmelliğe erişmek çok zor. Üstelik zamanla bozulmaması, matematiksel bakımdan aşırı hassas bir denge gerektirir. Sen bilirsin ki en ufak bir parametre değişikliği binlerce sonucu etkiler. Evrenin bu dengeyi koruması nasıl mümkün?

Deist kurgu, evreni kuran gücün ilgisiz olduğunu söyler. Halbuki senin bildiğin matematik, sürekli denetim olmadan kusursuz ilişkilerin bozulabileceğini ima eder. Dış etkiler, kaotik eğilimler, küçük dalgalanmalar neden yapıyı çökertmiyor? Belki de evrenin her anında bu matematiksel yapıyı koruyan, hataları düzelten, sistemi dengede tutan bir irade var. Deistlik bunu reddediyor.

Ayrıca matematiksel düşünce insan zihninde ortaya çıkar. İnsan aklı, soyut kavramlar, sonsuzluk, mutlaklık, ideal formlar tasavvur edebiliyor. Bu yetenek nereden geliyor? Rastgele bir süreçle mi? Deist bakışta yaratan güç ilgilenmiyorsa, zihnimizdeki bu “matematiksel rehber” nasıl oluştu? Tarihin her döneminde peygamberler insanlığa evrensel ilkeler, adalet ölçüleri getirmiştir. Adalet de bir tür ahlaki matematiktir: Hakkaniyet terazisinde her bir hakkın karşılığı vardır. Peygamberler bu “ilahi denklemi” toplumun anlayacağı şekilde formüle etmiş olabilir. Eğer hiç müdahale yoksa, bu soyut değerler insanlığa kim aşılıyor?

Matematik mutlak doğruların alanıdır. İnsanlar, peygamberlerin rehberliğinde, mutlak iyilik, doğruluk, erdem gibi ilkeleri kavramışlardır. Rastgele kültürel evrim mi? Onlarca farklı toplum, benzer ahlaki sabitlere nasıl ulaştı? Bu ahlaki sabitler sanki evrensel matematiksel sabitler gibi. Bu da her an devrede olan bir ilahi aklın izini göstermez mi? Deistlik, bu ilahi aklın güncellemelerini, müdahalelerini, mesajlarını göz ardı eder. Oysa peygamberler, ilahi mesajlar insanın matematiksel zekâsıyla da uyumlu anlamlı bir düzeni işaret eder.

Madem ki matematiksel kesinlikten anlarsın, görürsün ki evrenin düzeni, insan zihnine ilham veren mutlak değerler, vahiylerdeki dengeli ifade, tümü bir tesadüf zinciri olamayacak kadar hassastır. Belki de ilk neden sadece başlatan değil, hâlâ denklemi çözen, hataları düzelten, yeni “teoremler” sunan bir kudrettir. Peygamberler de bu ilahi matematikten alınan türevler, insanlığa sunulan formüller olabilir. Deist yaklaşım bu sonsuz ilahi “hesap”ı ve onun nebi elçilerini görmezden gelir. Sen ise matematikçi olarak anlıyorsun ki, kusursuz sonuçlar sürekli bir aklın varlığını gerektirir.


Soyut yapılar, mutlak doğrular, mantıksal kusursuzluk… Evrenin matematiksel dilini keşfederken her şeyin tam denkleme uyduğunu görüyorsun. Rastgeleliğin böylesi muhteşem matematiksel mimariyi koruması imkânsıza yakın. Üstelik tarih boyunca peygamberlerin getirdiği mesajlar da ahlakî sabitler, doğrular, dengeli ilkeler içeriyor. Bu kadar mutlak “sabit”e rastgele nasıl ulaşılıyor, hiç mi sürekli müdahale ve rehberlik aklına gelmiyor?