Deist Psikolog ARKADAŞIMA MEKTUP

Madem ki sen deist bir psikologsun; insan zihninin derinliklerini, motivasyonlarını, duygularını, travmalarını, bilinçdışı süreçleri, varoluşsal kaygıları, kimlik oluşumunu, benlik algısını, anlam ve amaç arayışını, iyilik, fedakârlık, suçluluk, pişmanlık, vicdan gibi soyut ve manevi kavramların insan ruhunda nasıl yankı bulduğunu en iyi sen bilirsin. Psikoloji, insanın sadece fizyolojik dürtülerden ibaret olmadığını, manevi ve metafizik boyuta uzanan bir iç dünyası olduğunu da gösterir.
Deist yaklaşım, yaratıcının evreni kurup sonra ilgilenmediğini, insanı kendi haline bıraktığını savunur. Oysa insan ruhu sürekli bir rehberlik, bir üst anlam kaynağı arar. Psikoterapilerde, varoluşçu yaklaşımlarda, maneviyatın psikolojik iyileşmeye katkı sağladığı gözlenir. Dualar, ibadetler, manevi deneyimler pek çok insanın ruh sağlığını destekler. Peki bu manevi kod nereden geldi? Eğer yaratıcı asla müdahale etmiyorsa, insanın ruh derinliğinde neden “aşkın bir destek” ihtiyacı var?

Peygamberler, insanlığı kaostan kurtarıp ruhuna bir amaç, umut, moral takviyesi sağlamıştır. Büyük krizler, savaşlar, adaletsizlik dönemlerinde peygamberler insanların içsel sıkıntılarına rehber olmuş, onlara ilahi mesajlarla teselli vermiş, ahlaki ilkelerle suçluluk ve vicdan mekanizmasını tutarlı kılmıştır. Deist yaklaşım bu rehberleri yok sayar. Fakat psikolog olarak bilirsin ki sürekli travmalar, dengesizlikler yaşayan insan toplulukları, bir “terapiste”, bir “ruhsal danışmana” ihtiyaç duyar. Peygamberler tam da bu rolü üstlenmiş, ilahi kelamla insanlık psikolojisini dengelemiştir.

Rastgele bir evrende, ilgisiz bir yaratıcı anlayışıyla insan psikolojisinin derin manevi ihtiyaçları nasıl karşılanırdı? İnsan, vahiy metinleriyle, peygamber öğretileriyle varoluşsal buhranlarını yatıştırmış, ölüm korkusuna, anlamsızlık hissine, suçluluk duygusuna, yalnızlık kaygısına manevî çözümler bulmuştur. Bu çözümler sadece bir kez değil, farklı çağlarda, farklı peygamberlerle tekrar tekrar sunulmuştur. Bu da bir “sürekli bakım” izlenimi verir. Tıpkı terapistin danışanını seans seans yönlendirmesi gibi, peygamberler de insanlığı manevi seanslarla rehabilite etmiştir.

Deist açıdan bakıldığında bu kadar isabetli manevî yardımların tesadüfen ortaya çıktığını kabul etmen gerekirdi. Ama sen psikologsun, bilirsin ki anlam arayışı, moral destek ihtiyacı, üst ilkelere yönelme kapasitemiz boşuna değil. Eğer yaratan güç hiç ilgilenmediyse, bu fıtrî manevi yatkınlık nasıl sürekli doğru “ilaçlarla” karşılandı? Peygamberler, tam da insan psikolojisinin ihtiyaç duyduğu anlarda beliren “ilahi terapistler” gibi. Bu durum tesadüfe yüklenemeyecek kadar tutarlı. Demek ki yaratıcı, insanın ruhsal dengesine müdahale ediyor, peygamberlerle moral destek ve rehberlik sunuyor. Bu, peygamberlerin hak olduğuna, onların ilahi planın parçası olduğuna güçlü bir işarettir.


İnsan ruhunun derinlerinde duyduğu anlam, sonsuzluk, aşkın bir kaynağa sığınma ihtiyacı, peygamberlerin tam vaktinde gelerek bu manevi boşluğu doldurması tamamen rastlantı mı? Ruhsal yaraların, varoluşsal sancıların doğru dönemde gönderilen moral rehberlerle sarılması, “ilgisiz” bir yaratıcı fikriyle bağdaşıyor mu, yoksa her an rehabilite eden bir Kudretin varlığını mu gösteriyor?