Deist Sosyolog ARKADAŞIMA MEKTUP

Madem ki sen deist bir sosyologsun; toplumsal yapıyı, normları, değerleri, sosyal kurumları, aileyi, ahlakı, dinî inançların toplumsal rolünü, kolektif davranışları, dayanışma ağlarını, toplumsal değişim dinamiklerini, sosyal hareketleri, kültürleme süreçlerini, toplumsal istikrarın ve çözülmenin koşullarını en iyi sen bilirsin. Toplum, sırf maddi çıkar birikimiyle ayakta kalmaz. Ortak ahlak kuralları, vicdan, dayanışma, fedakârlık, yardımlaşma, merhamet, güven, dürüstlük gibi soyut ilkelere dayanır. Bunlar olmazsa toplum çöker.

Deist yaklaşım, yaratıcının topluma hiçbir müdahalesi olmadığını, evreni kurup bıraktığını söyler. Peki toplumsal ahlakın kaynağı nedir? Eğer her şey maddi evrimle açıklansaydı, bencil genler mutlak egemen olur, güçlü zayıfı ezer, merhamet gereksiz bir lüks sayılırdı. Oysa toplumlar evrensel olarak dürüstlük, adalet, yardımlaşma, zulme karşı çıkma gibi değerleri yüceltir. Bu değerler tesadüfen mi ortaya çıktı? Sosyolog olarak biliyorsun ki tarih boyunca toplumlar bu ortak değerlere genelde ilahi inançlar üzerinden ulaşmıştır. Dinler, peygamberler aracılığıyla toplumu ahlaki normlarla donatmış, bireylerin birbirine güvenmesini sağlamıştır.

Peygamberler toplumsal düzen için “ilahi anayasa” sunan rehberlerdir. Eğer yaratıcı hiç müdahale etmediyse, niçin her dönemde ahlaki yönden toplumları iyileştiren elçiler çıkmış? Bu elçiler sadece bir kez değil, farklı zamanlarda tekrar tekrar gelmiş, toplumları yozlaşmadan kurtarmıştır. Rastgele kültürel oluşum dersen, sosyolog olarak biliyorsun ki farklı medeniyetler arasında bu kadar benzer ahlaki ilkeler bulmak zordur. Peygamberler, “tesadüf” ile açıklanamayacak kadar derin ve tutarlı ahlaki mesajlar getirmiştir.

Toplumlar bazen çürür, ahlak çöküş yaşar. Bu dönemlerde peygamberler sahneye çıkarak toplumsal moral düzeni onarmış, zulmü kınamış, adaleti vurgulamış, sosyal sözleşmeyi güçlendirmiş, aile kurumunu sağlamlaştırmış, dürüstlüğü ödüllendirmiştir. Bu tam da toplumun düzenini korumak için bilinçli müdahale gerekliliğini hatırlatır. Deist yaklaşım “hiç müdahale yok” derken, tarih “tekrar tekrar toplumsal rehabilitasyon var” diyor. Sosyologsun, bilirsin ki böylesine isabetli toplumsal iyileşme reçetelerinin binlerce yıl boyunca farklı coğrafyalarda ortaya çıkması, ilahi rehberlik olmadan çok düşük bir ihtimaldir.

Madem sosyologsun, toplumsal normların sadece insan icadı olduğunu düşünebilirsin. Ama insan, doğası gereği maddi çıkarlarını maksimize etseydi bile her kültürde ahlaki çekirdek nasıl aynı kalırdı? Peygamberler bu evrensel ahlakın temel taşıyıcıları ve öğretmenleri olarak karşımıza çıkıyor. Deist bakış bunları yok sayarak, insanlığı ahlaki “eğitmensiz” bırakır. Gerçekte ise peygamberler, ilahi iradenin topluma doğrudan müdahalesinin kanıtıdır. Bu da onların hak olduğunu, “ilk neden”in ilgisiz değil, sürekli toplumsal dengeyi gözettiğini, gerektiğinde elçiler göndererek normatif düzeni sağladığını kanıtlar.


Toplumların sürekli çatışma, çözülme potansiyeline karşı binlerce yıl ayakta kalmasını, ortak ahlakî normların evrensel varlığını, peygamberlerin her devirde toplumsal barışı tesis eden mesajlarını sırf kültürel tesadüfe mi yoracaksın? Yoksa toplumsal yapıyı istikrarda tutan, gerektiğinde müdahale eden ve rehberler gönderen bir gücün işaretlerini görmezden gelmeye daha ne kadar devam edebilirsin?